Sosyal ağlar :

PRATİK BİLGİLER

» Amortisman Sınırı
» Vergiden Müstesna Yemek Bedeli
» Emlak Vergisi Oranları
» Fatura Düzenleme Sınırı
» Değer Artış Kazançları İstisna Tutarları
» Kıdem Tazminatı Tavanı
» Usulsüzlük Cezalarına Ait Cetvel
» Yıllık Ücretli İzinler

MUHASEBE STANDARTLARI

Ülke içinde kullanılan muhasebe standartlarını uluslararası standartlarla bütünleştirebilmek için 1995 yılından bu yana 43 uluslararası muhasebe standardı Türkiye’ye ...

T.C. RESMİ GAZETE

   DUYURULAR

İşçilerin Unutmamaları Gereken Hak Düşürücü Süreler

İşçilerin Unutmamaları Gereken Hak Düşürücü Süreler
Tarih: 11.07.2012

 
Bu makalemizin konusu eski adıyla SSK’lı yeni adıyla 5510 sayılı yasanın 4. Maddesinin a bendi kapsamında sigortalı olan işçiler açısından hak düşürücü sürelere değineceğiz.
Aşağıda inceleyeceğimiz dava açma veya itiraz sürelerine çok dikkat edilmesi gerekir aksi halde çok haklı olunan bir durumda bile bu hakkın kullanılmasından elde edilecek faydalardan mahrum kalınmasına sebep olunabilir.
Hak Düşürücü Süre Ne Demektir.
Kanunen belirlenen süre içerisinde kullanılmaması durumunda hakkın ortadan kalkmasına neden olan süreye verilen addır.
Bu çalışmamızda işçiler açısından önem arz eden işe iade davasının açılması,işe iade davasının işçi lehine sonuçlanması halinde dikkat edilmesi gereken sürelere, iş sözleşmesin feshinde itiraz ve hizmet tespit davalarında dikkat edilmesi gereken hak düşürücü sürelere dikkat çekmeye çalışacağız. Bu yazımızı takiben ücret, ihbar, kıdem tazminatı, yıllık ücretli izinlere ilişkin hak düşürücü süreleri ele alacağız.
İşe İade Davalarında Hak Düşürücü Süre:
İş güvencesi yasasının en önemli güvencesi hiç kuşkusuz işe iade davasıdır. İşe iade davasının açılabilmesi için öncelikle işçinin iş güvencesi kapsamında olması gerekir. Bir işçinin iş güvencesi kapsamında olmasının bazı şartları vardır. Bu şartlar şunlardır:
a    Belirsiz süreli bir iş sözleşmesi ile çalışması,
b)   Çalıştığı işyerinde en az altı aylık kıdeminin bulunması,
c)   Çalıştığı işyerinde en az 30 işçinin çalışıyor olması gerekir.
İş sözleşmesinin fesih edilmesine neden olan gerekçenin haklı bir nedene dayandırılması gerekir. İş sözleşmesi fesih edilen işçi, iş sözleşmesinin haklı nedene dayanmadan ya da gösterilen nedenin yeterli bir neden olmadığı kanaatine sahip olursa, fesih ihbarnamesini kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren BİR AY İÇİNDE iş mahkemesine dava açmalıdır.  Bir aylık süre içinde işe iade davası açılmaz ise iş sözleşmesinin feshi kabul edilmiş sayılır. Burada dikkat edilmesi gereken husus BİR AYLIK SÜRE iş akdinin sona erdirildiği tarih olmayıp iş akdinin feshedileceği ihbarnamenin tebliğ edildiği günden itibaren başlamaktadır.
İşe İade Davasının Sonuçlanması:
İşe iade davası işçi lehine sonuçlanırsa mahkeme ilamının işçiye tebliğ tarihinden itibaren ON İŞGÜNÜ içinde işverene yazılı olarak müracaatta bulunması gerekir. İşçi tarafından işverene yapılacak tebligatın noter aracılığıyla yapılması daha sağlıklı olacaktır. Mahkeme ilamının işçiye tebliğinden itibaren on iş günü içinde işe başlamak istediğini işverene tebliğ etmez ise mahkeme kararı bağlayıcı olmaktan çıkacaktır.
Ahlak ve İyi niyet Et Kuralına Uyulmadığı Gerekçesiyle İş Sözleşmesinin Feshedilmesinde Hak Düşürücü Süre:
4857 sayılı iş kanununun 24. Maddesinde ahlak ve iyi niyet kuralına uyulmaması halinde haklı nedene dayanarak iş sözleşmelerinin bildirimsiz olarak hangi hallerde feshedebileceklerini düzenlemiştir. Bu maddede ahlak ve iyiniyet kuralları şu şekilde sıralanmıştır.
Ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:
a) İşveren iş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri hakkında yanlış vasıflar veya şartlar göstermek yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler vermek veya sözler söylemek suretiyle işçiyi yanıltırsa.
b) İşveren işçinin veya ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak şekilde sözler söyler, davranışlarda bulunursa veya işçiye cinsel tacizde bulunursa.
c) İşveren işçiye veya ailesi üyelerinden birine karşı sataşmada bulunur veya gözdağı verirse, yahut işçiyi veya ailesi üyelerinden birini kanuna karşı davranışa özendirir, kışkırtır, sürükler, yahut işçiye ve ailesi üyelerinden birine karşı hapsi gerektiren bir suç işlerse yahut işçi hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ağır isnat veya ithamlarda bulunursa.
d) İşçinin diğer bir işçi veya üçüncü kişiler tarafından işyerinde cinsel tacize uğraması ve bu durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemler alınmazsa.
e) İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse,
f) Ücretin parça başına veya iş tutarı üzerinden ödenmesi kararlaştırılıp da işveren tarafından işçiye yapabileceği sayı ve tutardan az iş verildiği hallerde, aradaki ücret farkı zaman esasına göre ödenerek işçinin eksik aldığı ücret karşılanmazsa, yahut çalışma şartları uygulanmazsa.
Olarak sıralanmıştır. Yukarıda yazılı hususlardan herhangi birinin gerçekleşmesi halinde olayın gerçekleştiği  tarihten itibaren  ALTI (6) İŞ GÜNÜ İÇİNDE Tek taraflı olarak iş sözleşmesini bildirimsiz olarak feshedebilir.  Bildirimsiz fesih hakkının kullanılacağı durumlarda işçi, kanunun 17. Maddesinde düzenlenen bildirim sürelerine bağlı değildir.
Derhal fesih hakkının kullanılma süresini belirleyen kanunun 26. Maddesinde ifade edildiği gibi derhal fesih hakkının kullanımını gerektiren durumun işçi tarafından öğrenildiği tarihten itibaren altı iş günü içinde bu hakkın kullanılması gerekir. Yukarıdaki maddelerden herhangi birinin gerçekleşmesinin işçi tarafından bir yıl geçtikten sonra bildirimsiz fesih hakkı kullanamayacaktır.
Hizmet Tespit Davasında Hak Düşürücü Süre:
Ülkemizin maalesef en temel sorunlarından bir tanesi de kayıt dışı işçi çalıştırmaktır. Son yıllarda artan denetimler, işçilerin şikayet mekanizmalarının artması ve özellikle de sosyal güvenlik bilincinin artması ile birlikte kayıt dışı istihdamdan azalış olduğu ifade edilmektedir. Emeği ile çalışan bir işçiye yapılacak en büyük kötülük kuşkusuz sigortasız olarak çalıştırılmasıdır. Sosyal hukuk devletinin en önemli argümanı çalışanların sosyal güvenliğinin sağlanmış olmasıdır.
Ülkemizde ciddi boyutlara ulaşan işsizlik sorunu beraberinde kayıt dışı istihdamı da getirmektedir. Çalışanlar bazen işsiz kalmaktansa sigortasız çalışmayı bile kabullenmektedirler.
Sosyal güvenlik hakkı, hem anayasal hem de yaşamsal bir haktır. Vazgeçilmesi düşünülemez. İş bulma derdinde olanların zoraki de olsa sigortasız çalışmayı kabullenmiş olması bu hakkından tamamen vazgeçmesi beklenemez.
Hizmet tespit davasının açılması içinbelirlenen hak düşürücü süre;  5510 Sayılı Sosyal Güvenlik Kanunun 86. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre ; “Aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.” Denilmektedir.
Yukarıda yazılı madde hükmünde anlaşılması gereken, iş akdi sona eren işçi için hak düşürücü süre, iş akdinin sona erdiği yılın sonundan başlamaktadır.
Örneğin; 01.07.2012 tarihinde işten ayrılan bir işçi için hizmet tespit davası için hak düşürücü süre 31.12.2012 tarihinden itibaren başlayacaktır. Hizmet tespit davası için hak düşürücü süre işten ayrılma tarihinden itibaren değil hizmetlerin geçtiği yılın sonundan başlamaktadır. 
Hizmet tespit davasında ispat yükümlülüğü işçiye aittir. sigortasız çalıştırıldığını belge ile ispatlayamıyorsa işyerinde bordroda kayıtlı işçilerin ifadeleri, komşu firmalarda çalışanların ifadeleri önem kazanmaktadır.
Sonuç olarak; tek geçim kaynağı ücreti olan işçilerin adalet nezdinde hak arama durumuna düşmesi halinde, hak düşürücü sürelere dikkat edilmesi gerekmektedir. Aksi halde ciddi mağduriyetlere uğramak durumu ile karşı karşıya kalabilir.

YARARLANILAN KAYNAKLAR
- 4857 SAYILI İŞ KANUNU,
- 5510 SAYILI SOSYAL GÜVENLİK KANUNU